Ýsa oradan ayrýlarak kendi memleketine gitti. Öðrencileri de ardýndan gittiler. 2. Sept* günü olunca Ýsa havrada* ders vermeye baþladý. Söylediklerini iþiten birçok kiþi þaþýp kaldý. "Bu adam bunlarý nereden öðrendi?" diye soruyorlardý. "Kendisine verilen bu bilgelik nedir? Nasýl böyle mucizeler yapabiliyor? 3. Meryem'in oðlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeþi olan marangoz deðil mi bu? Kýzkardeþleri burada, aramýzda yaþamýyor mu?" Ve gücenip O'nu reddettiler.
4. Ýsa da onlara, "Bir peygamber, kendi memleketinden, akrabalarýnýn çevresinden ve kendi evinden baþka yerde hor görülmez" dedi. 5. Orada birkaç hastayý, üzerlerine ellerini koyarak iyileþtirmekten baþka hiçbir mucize yapamadý. 6. Halkýn imansýzlýðýna þaþýyordu.
Ýsa, çevredeki köyleri dolaþýp ders veriyordu. 7. On iki öðrencisini yanýna çaðýrarak onlarý ikiþer ikiþer halk arasýna göndermeye baþladý. Onlara, kötü ruhlarý kovma yetkisini verdi.
8. Yolculuk için yanlarýna deðnekten baþka bir þey almamalarýný söyledi. Ne ekmek, ne torba, ne de kuþaklarýnda para götüreceklerdi. 9. Onlara çarýk giymelerini söyledi. Ama, "Ýki mintan giymeyin" dedi.
10. "Bir yere gittiðiniz zaman, oradan ayrýlýncaya dek hep ayný evde kalýn" diye devam etti. 11. "Ýnsanlarýn sizi kabul etmedikleri, sizi dinlemedikleri bir yerden ayrýlýrken, onlara uyarý olsun diye ayaðýnýzýn altýndaki tozu silkin!"
12. Böylece yola çýkýp insanlarý tövbeye çaðýrmaya baþladýlar. 13. Birçok cin kovdular; birçok hastayý, üzerlerine yað sürerek iyileþtirdiler.
14. Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü Ýsa'nýn ünü her tarafa yayýlmýþtý. Bazýlarý, "Bu adam, ölümden dirilmiþ olan Vaftizci Yahya'dýr. Olaðanüstü güçlerin O'nda etkin olmasýnýn nedeni de budur" diyordu. 15. Baþkalarý, "O Ýlyas'týr"; yine baþkalarý, "Eski peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir" diyordu.
16. Hirodes bunlarý duyunca, "Baþýný kestirdiðim Yahya dirilmiþtir!" dedi.
17- 18. Hirodes'in kendisi, kardeþi Filipus'un karýsý Hirodiya'nýn yüzünden adam gönderip Yahya'yý tutuklatmýþ, zindana attýrýp zincire vurdurmuþtu. Çünkü Hirodes bu kadýnla evlenince Yahya ona, "Kardeþinin karýsýyla evlenmen Kutsal Yasa'ya aykýrýdýr" demiþti. 19. Hirodiya bu yüzden Yahya'ya kin baðlamýþtý; onu öldürtmek istiyor, ama baþaramýyordu. 20. Çünkü Yahya'nýn doðru ve kutsal bir adam olduðunu bilen Hirodes ondan korkuyor ve onu koruyordu. Yahya'yý dinlediði zaman büyük bir þaþkýnlýk içinde kalýyor, yine de onu dinlemekten zevk alýyordu.
21. Ne var ki Hirodes'in, kendi doðum gününde saray büyükleri, komutanlar ve Celile'nin ileri gelenleri için verdiði þölende beklenen fýrsat geldi. 22. Hirodiya'nýn kýzý içeri girip dans etti. Bu, Hirodes'le konuklarýnýn hoþuna gitti.
Kral genç kýza, "Dile benden, ne dilersen veririm" dedi. 23. Ant içerek, "Benden ne dilersen, krallýðýmýn yarýsý da olsa, veririm" dedi.
24. Kýz dýþarý çýkýp annesine, "Ne isteyeyim?" diye sordu.
"Vaftizci Yahya'nýn baþýný iste" dedi annesi.
25. Kýz derhal koþup kralýn yanýna girdi, "Vaftizci Yahya'nýn baþýný bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum" diyerek dileðini açýkladý.
26. Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarýnýn önünde içtiði anttan ötürü kýzý reddetmek istemedi. 27. Derhal bir cellat gönderip Yahya'nýn baþýný getirmesini buyurdu. Cellat zindana giderek Yahya'nýn baþýný kesti. 28. Kesik baþý bir tepsi üzerinde getirip genç kýza verdi, kýz da annesine götürdü. 29. Yahya'nýn öðrencileri bunu duyunca gelip cesedi aldýlar ve mezara koydular.
30. Elçiler, Ýsa'nýn yanýnda toplanarak yaptýklarý ve öðrettikleri her þeyi O'na anlattýlar. 31. Ýsa onlara, "Gelin, tek baþýmýza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin" dedi. Gelen giden öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit bulamýyorlardý.
32. Kayýða binip tek baþlarýna tenha bir yere doðru yol aldýlar. 33. Gittiklerini gören birçok kiþi onlarý tanýdý. Halk civardaki bütün kentlerden yaya olarak yola dökülüp onlardan önce oraya vardý. 34. Ýsa kayýktan inince büyük bir kalabalýkla karþýlaþtý. Çobansýz koyunlara benzeyen bu insanlara acýdý ve onlara birçok konuda ders vermeye baþladý.
35- 36. Vakit iyice ilerleyince, öðrencileri O'nun yanýna gelip dediler ki, "Burasý ýssýz bir yer, vakit de çok geç. Halký salýver de çevredeki çiftlik ve köylere gidip kendilerine yiyecek alsýnlar."
37. Ýsa ise, "Onlara siz yiyecek verin" diye karþýlýk verdi.
Öðrenciler Ýsa'ya, "Gidip iki yüz dinarlýk ekmek alýp onlara yedirelim mi yani?" diye sordular.
38. Ýsa onlara, "Kaç ekmeðiniz var, gidin bakýn" dedi.
Öðrenip geldiler, "Beþ ekmekle iki balýðýmýz var" dediler.
39. Ýsa onlara, herkesi kümeler halinde yeþil çimenlerin üzerine oturtmalarýný buyurdu. 40. Halk yüzer elliþer kiþilik bölükler halinde oturdu. 41. Ýsa, beþ ekmekle iki balýðý aldý, gözlerini göðe dikerek þükran duasýný yaptý; sonra ekmekleri böldü ve halka daðýtmalarý için öðrencilerine verdi. Ýki balýðý da hepsinin arasýnda paylaþtýrdý.42- 43. Herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu ekmek ve balýk artýðý topladýlar. 44. Yemek yiyen erkeklerin sayýsý beþ bin kadardý.
45. Bundan hemen sonra Ýsa, öðrencilerine, kayýða binip kendisinden önce karþý yakada bulunan Beytsayda'ya geçmelerini buyurdu. Bu arada kendisi halký evlerine gönderecekti. 46. Onlarý uðurladýktan sonra, dua etmek için daða çýktý.47- 48. Akþam olduðunda, kayýk gölün ortasýna varmýþtý. Yalnýz baþýna karada kalmýþ olan Ýsa, öðrencilerinin kürek çekmekte çok zorlandýklarýný gördü. Çünkü rüzgâr onlara karþý esiyordu. Sabaha karþý(a) Ýsa, gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaþtý. Yanlarýndan geçip gidecekti. 49. Onlar ise, gölün üstünde yürüdüðünü görünce O'nu hayalet sanarak baðrýþtýlar. 50. Hepsi O'nu görmüþ ve dehþete kapýlmýþtý. Ama kendisi hemen onlara seslenerek, "Cesur olun! Ben'im, korkmayýn!" dedi. 51. Ýsa kayýða binip onlara katýlýnca rüzgâr dindi. Onlar ise tam bir þaþkýnlýk içindeydiler. 52. Ekmekle ilgili mucizeyi bile anlamamýþlardý; zihinleri körleþmiþti.
Ýsa, Ginesar'da hastalarý iyileþtiriyor
Mat.14:34
53. Ýsa'yla öðrencileri karþý yakaya vardýklarýnda Ginesar'da karaya çýkýp kayýðý baðladýlar. 54. Onlar kayýktan inince, halk Ýsa'yý hemen tanýdý. 55. Bazýlarý koþa koþa tüm yöreyi dolaþtýlar. Ýsa'nýn bulunduðu yeri öðrenenler, hastalarý döþekler üzerinde oraya götürmeye baþladýlar. 56. Köy olsun, kent ya da çiftlik olsun, Ýsa'nýn gittiði her yerde, hastalarý yollara yatýrýyorlar, sadece giysisinin eteðine dokunmalarýna izin versin diye O'na yalvarýyorlardý. Dokunanlarýn hepsi de iyileþiyordu.